18 Mart 1915, Türk milletinin tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte kazanılan Çanakkale Zaferi, yalnızca bir askeri başarıdan öte, bir milletin bağımsızlık mücadelesinin simgesi haline gelmiştir. Çanakkale, tarihimizin en büyük kahramanlık destanlarından birini yazan, Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık yolunda verdiği amansız bir mücadelenin adı olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı'nın en kritik cephelerinden biri olan Çanakkale, dünya tarihinin akışını değiştiren bir savaşın merkezine dönüşmüştü. Düşman, boğazı geçerek İstanbul’a ulaşmayı ve Osmanlı İmparatorluğu'nu fiilen sonlandırmayı hedefliyordu. Karşılarında, güçlü donanmalara ve modern silah sistemlerine sahip bir düşman vardı. Ancak unuttukları bir şey vardı: O topraklarda, vatanını savunacak yürekli, fedakâr bir milletin çocukları savaşıyordu.
Mehmetçik, yokluk içinde, imkânsızlıklar içinde, ancak bir tek şeye sahipti: Vatan sevgisi. Vatan için canlarını feda etmeye hazır olan bu yiğitler, düşmanı geri püskürtmekle kalmadı, aynı zamanda Türk milletinin direncini tüm dünyaya gösterdiler. "Çanakkale geçilmez" dediler ve geçilmedi.
Çanakkale Zaferi sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin moral kaynağı olmuş, 1919’daki Kurtuluş Savaşı’na ilham vermiştir. O gün orada dökülen kanlar, bir milletin yeniden dirilişinin temellerini atmıştır. Çanakkale’de zafer kazanarak, milletin bağımsızlık ve özgürlük yolunda adım atmasının yolu açılmıştır.
18 Mart, sadece geçmişte kazanılmış bir zafer olarak anılmamalıdır. O ruh, bugün de milletin damarlarında dolaşmalıdır. Çünkü vatan, sadece savaş meydanlarında değil, bilimde, sanatta, ekonomide, teknolojide de savunulmalıdır. Çanakkale ruhu, yalnızca cephede değil, eğitimde, üretimde, bağımsız bir ekonomi kurmada da kendini göstermelidir.
Türk milletinin unutulmaz kahramanlarına, vatanın her köşesinde minnet ve şükran borçluyuz. Çanakkale, bizim tarihimizin, kültürümüzün, kimliğimizin bir parçasıdır ve her zaman hafızamızda kalacaktır.
Bugün, o kahramanların mirasını yaşatmanın tek yolu, onların fedakârlıklarına layık bir nesil yetiştirmekten geçiyor. Çanakkale’yi anlamak, sadece törenler düzenlemek değil, o ruhu bugüne taşımaktır.
Ne mutlu o ruhu yaşatabilenlere!