Son zamanlarda evcil hayvanlar, insan yaşamının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Onlar sadece evlerimiz ya da ofislerimiz içinde yaşayan hayvanlar değil, aynı zamanda bizim için çok özel bir dost ve aile üyesidirler. O küçük dostlarımız bize sevgi ve bağlılık sunarlar. Onların koşulsuz sevgisi, bizi stresten arındırır ve ruhsal olarak rahatlatır.
Ancak evcil hayvan sahiplenirken unutmamamız gereken bir gerçek var: Onlar da bizim sevgi ve ilgimize, bakımımıza ve korumamıza ihtiyaç duyarlar. Onları sadece birer eşya gibi değil, birer canlı varlık olarak görmek ve onlara en iyi bakımı sağlamak, bizim en önemli sorumluluklarımızdan biridir.
Yaklaşık bir buçuk sene önce bu sorumluluk bilinciyle biz de iki yavru kedi sahiplendik. Her iki kedimiz de tekir cinsi sokak kedisi. Bu iki sevimli yavrular çok kısa süre de gerçekten ailemizin birer parçası oldular. Abi olana Behlül, kardeş olana ise Yoda ismini verdik. Her ikisinin de biz sahiplenmeden önce bir travmaları mevcuttu. Zaman geçtikçe onlar bize, biz onlara çok alıştık.
Her şey güzel giderken geçen hafta küçük kardeş Yoda keyifsizleşti, mama yemeği kesti, halsizleşti ve kusmaya başladı. Cuma akşamı veteriner hekimimize götürdük. Su kaybı yaşadığını belirterek, Yoda'nın klinikte kalması ve serum verilmesi gerektiğini söyledi.
O gece sabaha kadar serum takviyesi yapılmasına rağmen toparlayamadı. Cumartesi sabahı hekimimiz kontrol ettiğinde karnında şişlik olduğu ve acilen Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Acil Bölümüne götürülmesi gerektiğini tavsiye etti.
Acilde ultrasonla bakılması ya da röntgen çekilmesi gerektiğini bize iletti. Yoda’ yı hemen fakülte acile götürdük. Acile girdiğimizde bizleri öğrenci arkadaşlar karşıladı ve acil odasına aldılar. Sonrasında acilde görev yapan veteriner hekim geldi. Durumu kendisine anlattık ve çok acilen ultrason ya da röntgen çekilmesi önerisini anlattık. Hekimimizden aldığımız cevap bizi çok şaşırttı. Acilde ne ultrason ne de röntgen cihazı vardı.
Bize Pazartesi tatil olduğu için ( 15 Temmuz ) Salı gününden erken bakılamayacağını ve sadece serum verebileceklerini söyledi. Eşimle birlikte birbirimizin yüzene baktık ve çaresiz bir şekilde yavrumuz kucağımızda ultrason ve ya röntgen cihazı olan klinik araştırmasına girdik. Gelen bilgilerle Meram’ da Triovet Kliğine yavrumuzu getirdik. Çekilen röntgen sonrasında midesinin normal bir mideye oranla 4-5 kat daha büyük olduğunu ve bir cismin bağırsak kısmını tıkadığını söylediler.
Acilen ameliyata alınması gerektiğini belirttiler ve hemen ameliyata aldılar. Ameliyat sonrası yoğun bir bakım sonrası 3 gün sonra yavrumuz kendisine geldi. Çok şükür önce Rabbimiz sonra o klinikteki hekimlerimizin uğraşısı sonrası Yoda şu an sağlığına kavuşmak üzere.
Bu yaşadığım olayı bir dost meclisinde anlattığımda biz dostumuz aynen şu cümleyi kurdu. “Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ ne Allah muhtaç etmesin.”
3 yaşlarındaki köpeğini kısırlaştırmak için veteriner Fakültesi hastanesine giden bu dostumuzdan ameliyat hariç 8 bin TL anestezi parası talep edilmiş. Bir bu kadar da ameliyat parası tutsa özel bir hastanede bir insanın ameliyatı kadar ücret ödemesi gerekecek. Tabi bu insan vazgeçmiş köpeğini özel bir klinikte 4500 TL ye her şey dâhil kısırlaştırmış.
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Türkiye’ nin en modern ve en iyi hastanelerinden birisi olduğuna dair basında daha önce haberler yer almıştı. Şu an bu haberleri düşündüğümde acaba mı dememek için kendimi zor tutuyorum.
Acilinde olması gereken cihazların olmaması, bu yüzden teşhisi koyamadığı için sıradan bir klinikte yapılacak tedaviden farklı bir tedavi yapılamayan bir Üniversite Hayvan Hastanesi modernlikten ve başarıdan söz etmesin.
Saygılarımla...
Noktasına virgülüne katıldığım yaşanılan bu süreci çok iyi anlatan bir yazı olmuş