AKP iktidarı 2002 yılında iktidara geldiğinde milli eğitime çok önem vereceğini söyleyerek geldi İlk kurulduğu dönemde milli eğitim bakanlığı görevini üstlenen Doç.dr. Hüseyin çelik Öğretmen okulu mezunuydu ve öğretmenlik , pedogojik formasyon almış. Yüksek lisans ve doktora yamış nitelikli bir eğitimci olarak radikal kararlar aldı. 1988-1990 yılları arasında Türkiye'deki ilk siyasal muhalefet hareketi olan Yeni Osmanlılar Cemiyeti üzerinde araştırmalar yapmak üzere İngiltere'de bulundu.
Aynı yıllarda University of London School of Oriental And African Studies (SOAS)'ta MA Programına devam etti. AK PARTi'nin programını yazan çekirdek kadronun arasında bulundu.
Ali Suavi ve Dönemi konulu doktora tezi ile ilgili araştırmalar yapmak üzere Belçika, Hollanda, Almanya, Avusturya, İsviçre, İtalya ve Fransa'daki bazı üniversite dokümantasyon merkezi ve araştırma enstitülerinde konuk araştırmacı olarak bulundu.
1991 yılında Yeni Türk Edebiyatı alanında doktor, 1992'de Yrd. Doçent, 1997'de Doçent oldu. 1999'da Van Yüzüncü Yıl Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı ve aynı bölümün öğretim üyesi iken milletvekili adayı olmak üzere istifa etti.
Hüseyin çelik tarikat ve cemaatlerin isteklerini asla yerine getirmedi .AKP nin kurucularından olan Hüseyin çelik dahil heyet gerçekten kadro hareketiydi ve ilk 10 yılında çok çeşitli topluma yararlı şeyler yaptı.
Devrim denecek bu yapılanlardan dolayı halkın desteğine sahip oldu. Bakanlıktan alındı ve bakan değişiklikleri başlamıştı artık.
AKP belirli bir dönemden sonra kadro hareketi olan liyakatlı insanlar yerine, ehliyetsiz ve mutlak sadakat anlayışındaki insanları atamaya, yerleştirmeye, siyasetin taşradaki kadrolarının isteklerini yerine getirmek uğruna yeri geldiğinde en başarılı bakanlarını bile harcamaya başladı. Biat kültürüne alışmış kadrolar devlette, belediyede kamu kuruluşlarına atanmaya başladılar.
İktidar bu iklimde karşısında oy alabilecek muhalefetinde olmadığı bir ortam yaratıldığını görünce Radikal kararlar almaya, Kendisini engelleyecek tek güç olan ordunun olduğunu bunun devre dışı kalması gerektiğini söyleyen ABD güdümlü ve dini motifli tarikatların ve İslamcı camianın STK larında konferans, panel ve sempozyumlarda dile getiriliyordu.
Tam zamanlamayla ülkenin genelkurmay başkanı bir gece e-muhtıra yayınlayıverdi. Bu zamansız, gereksiz, Türk halkını okuyamayan generallerin Türk demokrasisi için en kötü tepkisiydi. Türk halkı zaten en yakın zamanda 28 şubatta askerlerin hareketinden bezmiş ve artık yeter diyerek AKP ye oy vermişti.
Ülkede askere tepki ikliminde Dini motifli ABD –CİA eğitimli bir kadro hareketi vardı FETULLAH CEMATİ denen bu örgütün lideri ABD ye kaçmış ancak Anadolunun her ilinde, ilçesinde , kasabasında dersane ,okul, şirket açmış. Çaldığı sorularla Askeri okullara, polis kolejlerine yerleşmiş, Adliyede, askeriyede, Emniyete örgütlenmiş durumdaydı AKP den önce her iktidar döneminde hiç kimse ses çıkarmamış ve DSP iktidarında Ecevitin iki vekil verdiği bile konuşulmuştur.
FETO örgütü Eregenekon ve balyoz kumpaslarıyla Türk ordusunun en nitelikli Atatürkçü, Milliyetci ve Anti-Amerikancı Subaylarını cezaevlerine gönderdi.
Milli eğitim kadrolarını tamamen ele geçirdi ve atamalarda her okulun müdür ve müdür yardımcıları örgütün militanlarıyla dolduruldu. Eğitimin karar alıcıları Türk milli eğitimin milli niteliğini parçalamak, dağıtmak, değiştirmek için her türlü kararlara imza attılar. Bu hareketleri dindar öğrenci yetiştirmek adına pazarladılar. Okulların niteliklerin değiştirdiler. Bilim adamı değil niteliksiz bireyler yetiştirmek için her şeyi yaptılar.
YÖK kurumunu ele geçirerek üniversitelerde rektörler ,dekanlar bölüm başkanları FETO örgütünün eline geçmişti. Eğitime en çok zarar verildiği dönemde AKP iktidarı ses çıkarmadı birazda hala oy alıyordu işine geliyordu.
Gün geldi Darbeci terör örgütü Türkiye Cumhuriyetine darbeye kalkıştı. Halkımızın ve Ordunun içindeki kahramanlar karşı durarak hepsi cezalandırıldı. Bir kısmı yurt dışına kaçtılar. fetö ile birlikte dini cemaatlere inanç çökmüştür. hiçbir cemaate güvenilmemesi gerektiği ortaya çıkmıştır. allah ile kul arasına kimsenin sokulmaması gerektiğine defaatle emin olunmuştur.
(DEVAM EDECEK)























