Ders almak için illa bir felaket mi yaşamamız gerekiyor! Maalesef öyle gibi, hatta yaşananlardan hala ders almayanlarımız bile var. Nasıl bir insanlık bu, anlaşılır gibi değil.
Devlet, kurum, kuruluş, yasa, yönetmelik, genelge... bunlar ancak insan unsuruyla anlamlı ve geçerli olan düzenlemeler. Şu gerçek asla unutulmamalı: İnsan iyiyse sorun yok, insan bozuksa sorun çok. Çünkü yöneten de insan, yönetilen de insan.
Allah'ın tabiata ve topluma koyduğu yasalara uyulduğu zaman felaketlerin yaşanmayacağını veya felaketin en az zararla atlatılacağını şu son depremde bizzat gördük. Tüm baskılara rağmen mevzuatı uygulayan, malzemeyi hakkıyla kullanan ve işini düzgün yapan kişiler, bu felaketten yüz akıyla çıktılar. Ya diğerleri? Demek ki her şey; insanın düzgün, dürüst, ahlaklı ve samimi olmasına bağlı. Yani bize bağlı.
Bugün 28 Şubat'ın yıldönümündeyiz. O dönemde de, karakteri bozuk insanlar, maalesef zulüm sürecinin işlemesine büyük katkı sağladılar. Kişilik zafiyetleriyle, otoriteye boyun eğmede, güç odaklarına yaranma ve şirin görünmede adeta yarış ederek zulüm çarklarında nice masumların ezilmesine destek verdiler. Makam ve imkanlarını zalimlerin hizmetlerine sundular.
Binlerce öğrenci okulundan oldu, binlerce insan mesleğini kaybetti, çok acı travmalar yaşandı, aileler parçalandı. Kendini "Müslüman" diye tanımlayan nice makam ve yetki sahipleri bırakın bunlara karşı durmayı, aksine süreci hızlandırmak için 28 Şubat'çılarla işbirliği yaptılar. Yapılanlara itiraz etmediler, doğruyu anlatmadılar, en küçük çaba sarf etmediler. Bu durum, halk katında mağduriyetlerin daha da çoğalmasına sebep oldu.
Onun için; Hakkı ve halkı temsil eden insanların önemi çok büyük. Zulme boyu eğenler çoğaldıkça zalimlerin cesareti artar. Zulümle mücadele arttıkça da, zalimin cesaret kırılır, süreç sonunda zulüm de sona erer.
Sonuç olarak, hepimiz Hakkı ve halkı savunacak dürüst ve cesur insanlar olmalıyız. Çocuklarımızı da bu istikamette yetiştirmeliyiz ki, zalimler zulümlerini yürütemesinler. O zaman, ne 28 Şubat gibi bir darbeye yeltenebilirler, ne de yasalara ve hakkaniyete aykırı iş yapan, hileye, yalana, yanlışa göz yuman, çalan, çırpan, düzenbaz ve sahtekar insanları bulabilirler.
İyilik, kötülüğe her yerde hakim ve galip olmalıdır. Kötülük yapmaya cesaret edenler toplum tarafından dışlanmalıdır ki, konuşacak arkadaş, sığınacak dost bulamasın! Bu toplumda yerinin olmadığını anlasın.
Toplumun huzurunu bozan, malına ve canına zarar veren suçluları da, Adalet mekanizması yaptırım ve caydırıcılık gücünü kullanarak onları bir daha bu işleri yapamayacak ağır bir ceza ile tecziye etsinler ki, ya ıslah olsunlar ya bu işleri ebediyen bırakmak zorunda kalsınlar.
Olur mu, olur. Bunlar "ütopya" değil, ciddi irade ve icraat ortaya konursa rahat sonuç alınacak uygulamalardır. Tek, halk olarak bizler kötü insanlara göz yummayalım, yapılan kötülüklere çanak tutmayalım.