Kur'an, içinde yazılı hükümleri yaşamaktan yüz çevirenlerin; çok zor, sıkıntılı, huzursuz ve mutsuz bir hayat geçireceklerini haber vermektedir. Aşağıdaki ayetleri çok dikkatle okursak niçin huzursuz ve mutsuz bir hayata sahip olduğumuzu anlamış oluruz.
Allah cc Taha suresinin 123-130. ayetlerinde şöyle buyurur, yavaş yavaş ve dikkatle okuyalım:
123- ...Her kim Benim gösterdiğim yolu izlerse doğru yoldan sapmayacak ve dünyada da, âhirette de mutsuz olmayacaktır.
124- Her kim de Benim öğüt ve uyarılarım(la dolu olan şu Kur’an)dan yüz çevirecek olursa, işte onu, (bitip tükenmeyen arzu ve ihtirâsların yol açtığı doyumsuzluk, tedirginlik, ruhsal bunalımlar, vicdan azâbı ve toplumsal çalkantılar yüzünden, mutluluk ve huzurdan yoksun, dar, kısır ve) sıkıntılı bir hayat beklemektedir; Hesap Gününde ise, onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz.
125- Ey Rabb’im!” diye feryat edecek: “Beni neden kör olarak dirilttin, oysa ben hayattayken gözleri gören biriydim?"(diyecek)
126- (Allah da ona, “Hayır, sen aslında dünyada da kördün!” diye) cevap verecek: “Çünkü (vaktiyle, hakîkati açıkça ortaya koyan) ayetlerim sana ulaşmıştı da, sen (hakîkat karşısında kör ve sağır kesilmiş) onları (göz ardı edip) unutuvermiştin, işte bugün, sen de aynı şekilde unutulacaksın!.."
127- İşte Biz, (kendilerine bahşedilmiş olan akıl, güç, yetenek, sağlık, servet gibi nîmetleri kötü yolda kullanarak ömürlerini boş yere harcayıp) savurganlık eden ve Rabb’inin ayetlerine imanı reddeden kimseleri, (dünyada) böyle (toplumsal çalkantılarla, ruhsal bunalımlarla) cezalandıracağız; âhiret azâbı ise, elbette çok daha çetin ve çok daha uzun süreli olacaktır! (Oysa insanlık tarihini şöyle bir gözden geçirip devletlerin, medeniyetlerin yıkılış sebepleri üzerinde düşünselerdi, zâlimlerin sonunun hep aynı olduğunu göreceklerdi.
128- Kendilerinden önce gelip geçmiş nice (büyük medeniyetleri ve güçlü) toplumları helâk etmemiz, (çağdaş kâfirlerin) akıllarını başlarına getirmiyor mu? Üstelik, (geçmiş milletlerin bıraktığı ibret verici kalıntıları, tarihi eserleri ve virâne olmuş) evleri arasında, (zaman zaman seyahatler yaparak) gezip dolaşmaktalar. Elbette bunda, akıl (ve sağduyu) sahipleri için, (ilâhî yasalar hakkında önemli ipuçları veren nice ibretler, işâretler ve) deliller vardır.
129- Eğer (bu dünyanın imtihân yeri olduğuna ve her şeyin tam karşılığının, ancak âhirette verileceğine dâir) Rabb’in tarafından ezelden verilmiş bir hüküm ve (bu hükmün gerçekleşmesi için) belirlenmiş bir süre olmasaydı, (bütün kâfirlerin, zâlimlerin derhal helâk edilmesi) kaçınılmaz olurdu! (Fakat ilâhî hikmet, bu dünyanın bir mücâdele ve imtihân yurdu olmasını takdir etti.)
130- O hâlde, (ey Müslüman) onların (inkâr ve alay dolu) sözlerine sabret! (Mücâdelende sana azık olmak üzere) güneşin doğmasından ve batmasından önce, gece saatlerinde ve bir de, gündüzün uygun vakitlerinde (namaz, dua ve zikirlerle) Rabb’ini överek (ve O’nun yüceliğini hem kendi benliğine, hem de tüm insanlığa ilan ederek) tesbih et ki, (ilâhî rahmet ve) hoşnutluğa eresin.
Her şeyi net bir şekilde açıklayan yukarıdaki ayetleri yorumlamaya ihtiyaç var mı? Yok. Fakat, ayetlerin üzerinde derince düşünüp gereğini yerine getirmeye hepimizin çok ihtiyacı var.