Yeni anladım “yaş almak” ve “yaşlanmak” kelimelerinin ayrımını.
Dolu dolu yaşarsan “yaş aldım” dermişsin, boş geçtiyse o yıl, “bir yaş daha yaşlandık” denirmiş.
Ah, ne manidar, ne güzel bir ayrım bu böyle...
Öğrendiğim günden beri, sevdiğim herkesin doğum gününü böyle kutluyorum:
“Bir yaş daha aldın, yaşlanmadın, merak etme... Hadi bakalım!”
Zaman durmaz dostlar. Yaşlanacağız elbette...
Bir zamanlar dedelerimiz de yağız birer delikanlıydı.
Yaşlanmak değil mesele; mesele, güzel yaşlanabilmekte.
Kısacık vallahi... Kelebeğin ömrü kadar kısa ve hızlı.
Hâlâ şaşkınım.
Mesela, üçlü rakamlara (yani yüzlere) elveda demeye çok az kaldı.
Ne ara oldu yahu bu? Nasıl oldu? Şaşkınım...
Çok sevdiğim komşularım Uğur Teyzem ve Münir Amcam...
Ah Münir Amcam benim, nurlar içinde uyu... Ne severdim seni...
Bir sabah, ansızın apartmandan o soğuk tabutun içinde götürmüşlerdi seni.
Hiç yakışmadı ölüm sana... Ama gitmiştin işte.
Geride, hâlâ çok bakımlı, çok güzel, o eski, ağırbaşlı, emekli bankacı Uğur Teyzem kalmıştı.
Hiç ağlamadı Uğur Teyzem. Her zamanki gibi çok da güzeldi.
O gün bile... Hâlâ çok bakımlıydı.
Dayanamadım, sordum:
— Uğur Teyze, üzülmedin mi sen hiç?
Gülümsedi, alaycı bir mimikle:
— Herkes gitsin, bir kahve yap bana, dedi.
Yaptım tabii ki hemen. Oturdum yanına.
İstedim ki ağlasın, sızlasın, rahatlasın.
Biz öyle bilirdik çünkü. Öyle de hep görmüştük.
Biri ölünce herkes ağlardı. Feryatlar yeri göğü inletirdi.
Kahr-u perişan dolaşırdı yakınları.
Uğur Teyzem bir yudum aldı kahvesinden, sonra döndü bana, başladı anlatmaya:
— Biz tam 50 yıllık evliyiz. Çocuğumuz da olmadı. Bana sorsan, biz istemedik galiba.
Bu 50 yıl içinde bir kez mutsuz oldun mu, sor bakalım.
Münir Amcan beni dünyanın en mutlu kadını yaptı, ben de onu en mutlu adam.
Bir kez kırılmaz mı insan? Kırılmadım.
Bir kez kırmaz mı insan? Kırmadım vallahi.
Sözümüz vardı kızım bizim: Kim önce ölürse, kalan asla ağlamayacaktı.
Evet, içim buruk, gözlerim, kalbim kahve arkadaşımı arıyor.
Ama çok güzel bir hayat yaşadım ben.
Bu anılar, bana kalan ömür için kafidir.
Hiçbir şeyden bu kadar etkilenmemiştim ben.
Seneler geçti, ama hâlâ Uğur Teyzem ile Münir Amcamın aşkı gözümün önünde.
Hiç eskimedi o tablo...
Her hatırladığımda ise çok ama çok “amin” diyorum.
Rabbim, bizlere de böyle güzel anılmayı ve böyle yaş almayı nasip etmesin mi?
Siz gelin, bana güvenin.
Bu ömür bitecek, ama aşkla bitsin, dolu dolu bitsin.
Torunlara anlatacak hikâyeler hepimize lazım, değil mi ama?
O zaman hep birlikte AMİN DİYORUZ…


























Kıymetli eşim kalemine sağlık gene döktürmüşün.
Allah hepimize öyle yaşlanmayı nasip etsin çok güzel bir yazı beni yine çok güzel yerler aldı götürdü