17. yüzyılın önemli filozoflarından biri olan Descartes, modern felsefenin temellerini atan isimlerden biridir. Düşünür, ünlü çıkışı olan “Düşünüyorum, öyleyse varım” ifadesiyle tanınmaktadır.
Bu ifade felsefe tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuş ve sürekli tartışılmıştır. Ünlü düşünürün temel mottosu olan bu yaklaşım, felsefi fikirlerinin dayanak noktası olmuştur. Aklı merkezine alan Descartes, insanı en üstün varlık olarak görmüş ve insan dışındaki tüm canlıların akıldan arî olduğunu belirtmiştir. İnsanın akıl ve düşünce özelliğine vurgu yapan düşünür, insan olmayan hayvanları birer ruhsuz makineler olarak görmüştür.
Descartes düşünen bir varlık olarak insanın üstünlüğünü şu şekilde açıklamaktadır: “Bir anlığına düşünmekten kesilmem vâki olsa, aynı zamanda varolmaktan da kesilirim.
Böylece, üzerimden sıyırıp da kenara atamayacağım, “ben” dediğim şey olduğunukesinlikle bildiğim ve şu anda yanılma endişesi taşımadan tasdik edebileceğim yegâne şey, düşünen bir şey oluşumdur.” İfadelerinden de anlaşılacağı üzere Descartes, özne olmanın temel koşulunun akıl olduğunu vurgular.Descartes'e göre, hayvanlar hissedebilirler ancak düşünemezler. Onlarda bilinç ve akıl gibi insanlarda bulunan özellikler bulunmaz.
Bu nedenle, hayvanların duyguları ve davranışları sadece basit refleksler ve içgüdülerle belirlenir. Yine Descartes'e göre, hayvanlar acı çekse bile bu acı onların gerçek anlamda farkında olmadıkları için önemsizdir. Görüldüğü üzere düşünürün bu radikal fikirleri, neredeyse insan dışı hayvanları yok sayan çılgınca bir fikir üzerinde temellenmiştir.
Söz konusu canlıların acı çekmelerinin bile ihtimal dışında değerlendirildiği bu bakış açısı, insan merkezciliğin gelebileceği en son noktadır. Bugün bilimsel araştırmalar da dahil olmak üzere pek çok kanıt hayvanların basit reflekslere sahip olmadıkları ve çeşitli duyguları deneyimlediklerini göstermiştir.
Bu yaklaşım etiksel açıdan problemli ve kusurlu bir yaklaşımdır. Nitekim hayvan denen canlılar, basit bir canlı türü değil, kendi içinde son derece kompleks ve heterojen türlerden oluşan varlıklardır. Bugün insan olmayan hayvanlar noktasında yapılan türcülük anlayışının merkezinde ne yazık ki “Decartçı” yaklaşım vardır. Bu bakış açısından sıyrılmak için kendi içimize dönerek düşünme pratiği yapmalı ve insan dışı hayvanların da tıpkı insanlar gibi eşit olduklarını unutmamalıyız.
***