Konya Aydınlar Ocağı'nın düzenlediği 2024 yılının ilk Selçuklu Salı Sohbetinde
“Yitirilen cennet, Endülüs” konuşuldu. İl Halk Kütüphanesi Salonundaki programın
konuşmacısı eğitimci Dr. Mehmet Çiftçi Endülüs tarihini, sanatını, kültürünü ve
Müslümanların nasıl katledildiklerini anlattı.
Programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü,
2004’ün ilk programını icra etmekte olduklarına vurgu yaparak, “Bugün, İslâm tarihi
için çok önemli olan Endülüs’ü konuşacağız. O günkü şartlar dahlinde İslâm
ordularının ulaştığı en uzak diyar, Kuzey Afrika’nın karşısında, denizin öte tarafındaki
Endülüs’tü. Emevi-Abbasi mücadelesinin neticesinde kurulan Endülüs yüz yıllardır
silinmeyen güzellikte izler bıraktı” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen tarih öğretmeni Dr. Mehmet Çiftçi, Endülüs üzerinde az
çalışma yapılmış olmasına dikkat çekerek, “Zannediyorum, Türk tarihinin dışında
kaldığı için Endülüs konusu biraz kenarda tutulmuş. Endülüs konusu biraz
İlahiyatçıların çalışma sahasına bırakılmış. Oysa önemli bir tarihi konudur. Uzakdoğu
ve Mağrib de böyledir” dedi.
Şimdiki İspanya topraklarında kurulan Endülüs’ün, bulunduğu çağda en batıda ki
İslâm coğrafyası olduğuna dikkat çeken Çiftçi, “O zamanki dünya iki buçuk kıtadan
ibaretti. Denizcilik çok gelişmemişti ve Müslümanlar gidebildikleri en batıya, İspanya,
Portekiz bölgesine gitmişlerdi. Abbasilerin Emevileri katlederek yok ettiğini biliyoruz.
İşte o zaman katliamdan kaçan iki kardeşten biri, arkalarından seslenerek güven
telkin eden Abbasilere inanıp geri dönmüş ama ele geçirildiği anda katledilmiştir.
Kurtulan diğer kardeş, zamanla Endülüs zaferini hazırlamıştır” diye konuştu.
Devrin hâkimi Abbasilerin Endülüs’ün deniz ötesinde olmasına şükrettiklerini
kaydeden Çiftçi, “Deniz psikolojik bir sınırdı. Çünkü denizcilik gelişmiş değildi. Ancak
bu avantaj sonrada dezavantaja dönüşecekti. İslâm ülkelerinin denizcilikte itibarı
gelişmiş değildi ve denize açık olan yerler Müslümanların elinde kalmadı. Denizcilikte
gelişememek, Endülüs’ün elden çıkmasının en büyük sebebidir. Zaten etnik
problemler, Araplar, Berberiler, yerliler gibi milliyetçi akımlar da zayıflamaya sebep
olmuştu. 756 yılından itibaren 1031’e kadar hüküm süren Endülüs devletinin
parçalanması bizim Kösedağ savaşına bezemektedir. Selçukludaki Beylikler gibi,
orada da siyasi bir parçalanma olmuş” diyerek sözlerini sürdürdü.
Endülüs’ün Osmanlı Devletinden yardım istediğini de kaydeden Çiftçi, “Osmanlı’nın
denizlerde egemen olduğu bir dönem vardır ama öncesinde deniz aşırı yerlere çok
elini uzatamamıştır. Endülüs iki defa yardım isteğinde Osmanlı’nın başı sıkışıktı.
Birinde, Cem Sultan Batı’nın elinde rehindi ve bu yüzden umulduğu kadar yardım
gönderememişti. Diğerinde batılılar Kıbrıs’ı kuşatmış, Osmanlı bizzat savaşa girmek
üzereydi. Yardım edildi ama Osmanlıdan umulduğu gibi değildi” diye konuştu.
1031’deki parçalanmadan sonra Endülüs’ün 1492’ye kadar yine de kendinden söz
ettirdiğine işaret eden Çiftçi, “756’da Vizigotların fethiyle Endülüs devri başladı.
929’da Eyyamu’l Arus, Hilafet ile gelişme çağı yaşadı. Sonra Murabıt, Muvahhit,
Gırnata, Müceddenler ve Moriskolar dönemleri yaşandı. 1492’de zorunlu anlaşmadan
sonra büyük baskılara maruz kaldılar. Dinlerini yaşamalarına izin verilmedi.
Müslüman isimleri yasak edildi, Cuma saatlerinde evlerin kapılarının açık tutulması
emredildi. Önce din değiştirmeye, sonra göç etmeye zorlandılar. İspanya Kralı 3.
Felipe 1609’da Müceddenleri İspanya’dan kovdu. Osmanlı Sultanı 1. Ahmet İngiltere
Kralı, Fransa Kral naibesi ve Venedik doçuna mektup yazarak ülkelerine gelen
Moriskolara iyi davranılmasını, Osmanlı topraklarına sevk edilmelerinin sağlanmasını
istedi” diyerek sözlerinin sürdürdü.
Müslümanların başka kültürlerle bir arada yaşama alışkanlığı olmasına karşılık
batılıların bundan mahrum olduğunu ve Endülüslülere büyük eziyetler ettiğini anlatan
Çiftçi, “Endülüs devleti İspanya topraklarına dünyanın en önemli kültür varlıklarını
hazine olarak bıraktı. Bugün bile oraya gidenler nazire olması için inşa edilenlere
değil, Endülüs eseri El Hamra Sarayını hayranlıkla incelemektedir. Müslümanla
gidince İspanya’nın yıldızı da söndü” diyerek konuşmasını tamamladı.
Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yazar Abdullah Uçar
Hocaefendi, konuşmacı Dr. Mustafa Çiftçi’ye kitap takdim etti.