Konya Aydınlar Ocağı’nın İl Halk Kütüphanesi Salonunda düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde Selçuk Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Temizel 45. Yılında İran Devrimini ve İran’da yaşayan Türkleri anlattı.
1900’lü yılların başında İran’da malî kriz ve enflasyon yaşandığını ve bunun Tahran’daki geleneksel tüccar ve esnaf kesimi arasında infiale yol açtığını anlatan Temizel, “5 Ağustos 1906’da meşrutiyet ilan edildi. Güçlü bir ordu ve bürokratik yapıya dayanan merkeziyetçi devlet bu dönemde oluştu. Devletin geliri arttı. Fakat merkezileşme politikasına karşı isyanlar da oldu” dedi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında İran’ın İngiliz ve Rus kuvvetlerince işgal edildiğini hatırlatan Temizel, “1950’li yıllarda güçlenen Millî Cephe hareketinin başında bulunan Başbakan Musaddık, İran petrolünü işleme imtiyazını Anglo-Iranian Oil Company’den alıp devlet tarafından kurulacak yeni ve millî bir petrol şirketine devretmeye çalıştı. Bu karar CIA ve MI6 istihbarat örgütlerinin, Ajax Operasyonu olarak bilinen ve Musaddık’ın görevden alınması ile sonuçlanan darbesine neden oldu. 1953 Darbesi, Millî Cephe ile birlikte Tudeh Partisi’nin de İran siyasi hayatındaki nüfuzunu büyük ölçüde azalttı” diye konuştu. İkinci Pehlevi döneminde ABD ile ilişkilerin geliştiğini ve İran’ın dördüncü büyüjk orduya sahip oldupunu hatırlatan Temizel, “1975 yılında gösteriler başladı. Solcu üniversite öğrencileri örgütleniyor, okulları protesto ediyordu. Yazarlar yönetimi eleştiren yazılar kaleme alıyor, çarşı esnafı da Şah aleyhine direnenler arasına katılıyordu. Amerika’nın Pehlevi hanedanlığına olan desteğine rağmen Şah, hükümeti elinde tutmayı başaramadı ve Humeyni’nin İran’a geldiği 1 Şubat 1979 tarihinden sonra ülkeyi terk etti” dedi.
Aslında Humeyni’nin ve Şii din adamları, 1975 yılında başlayan gösterilerde olayların odak noktasında olmadığını anlatan Temizel, “Şah’ın devrilmesinden sonra, Humeyni yönetimde etkin bir hale geldi. Devletin önemli konumlarına Humeyni’nin sürgündeyken seminerlerine ve derslerine katılan öğrencileri ile destekçileri getirildi” diyerek sözlerini sürdürdü.
İran’da yaşanan devrimin uluslararası alanı ve özellikle çevre ülkeleri etkilediğini de kaydeden Temizel, “11 Şubat 1979’daki İran Devriminden 10,5 ay sonra 27 Aralık 1979'da Afganistan Sovyetler Birliği tarafından işgal edildi.9,5 ay sonra 12 Eylül 1980 Türkiye’de Askeri Darbe oldu. Bundan on gün sonra da 22 Eylül 1980 Iran-Irak savaşı başladı” diyerek örnekler verdi.
Dışlayıcı yönetim, ekonomideki artan devlet müdahalesi, siyasi merkezileşme, baskı ve artan toplumsal eşitsizlikler, öğrencilerin monarşiye başkaldırışının İran devrimine yol açan başlıca etkenler olduğunu da anlatan Temizel, “Pehlevi rejimi, ulus inşası çabalarında engel olarak gördüğü çarşı esnafını ortadan kaldırmaya çalışıyordu ve üzerinde baskı uyguluyor, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik ediyordu” dedi.
1 Şubat 1979 tarihinde sürgünden dönen Humeyni’nin Tahran havaalanında üç milyondan fazla insan tarafından karşılanarak devrim uğruna şehit olanlar için dua etmesi için Behişti Zehra adlı mezarlığa götürüldüğünü ifade eden Temizel, “Humeyni’nin İran’a dönüşünden on gün sonra, 11 Şubat tarihinde Tahran Radyosu yaptığı anonsta (Burası İran’ın sesi, gerçek İran’ın sesi, İslâm Devrimi’nin sesi) diyordu. 53 yıllık Pehlevi hanedanlığının ve 2 bin 500 yıllık monarşinin sonu böyle geldi” diye konuştu.
İran devriminden sonra bölge devletleri ve ABD’nin İran’a yönelik politikalarında revizyona gittiğini de anlatan Temizel, “İran’ın devrimden sonra yaşadığı en önemli dış sorunlardan biri ise 22 Eylül 1980-20 Ağustos 1988 tarihleri arasında yaşanan İran-Irak savaşıdır. Saddam Hüseyin’in İran’ın içinde bulunduğu devrim sürecinden, İran ordusunun dağınıklığından ve ülkenin dış dünyadan soyutlanmasından yararlanmayı umuyordu. Irak’ın İran’ı işgal etmeye teşebbüs etmesi İran’ın iç ve dış siyasetine büyük etkide bulundu” dedi.
Yıllarca süren savaşın İran ekonomisini durma noktasına getirdiğini ve Humeyni’nin hayatının son günlerine yaklaşırken bile Irak savaşının bitirilmesine karşı olmasına rağmen, ölümünden 320 gün önce 18 Temmuz 1988 tarihinde ateşkes anlaşmasını imzaladığını anlatan Temizel, “Türkiye, İran’da cumhuriyetin ilan edilmesini olumlu karşılayıp, resmi ilandan sadece iki gün sonra 13 Şubat 1979 tarihinde yeni rejimi resmen tanıdı” dedi.
Türkiye’nin, ABD’nin İran’a koyduğu ambargoya uymayacağını ve ABD’nin olası bir İran müdahalesi sırasında üsleri kullandırmayacağını açıkladığını; İran’ın ise Türkiye’de yaşanan 12 Eylül 1980 darbesine CIA destekli olduğuna inanarak soğuk yaklaştığını anlatan Temizel, “Türkiye, İran’ın yeni kurulan rejimini memnuniyetle karşılamasına rağmen ilerleyen zamanlarda ilişkilerde bozulma olsa da İran-Irak savaşının çıkmasından sonra İran’la olan ilişkiler yeniden düzelme sürecine girdi” diyerek konuşmasının İran devrimi bölümünü tamamladı.
Konuşmasının devamında İran’da yaşayan Türk grupları hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Temizel, “İran’da Azerbaycan Türkleri, Horasan Türkleri ve Türkmen Sahra’lar, Kaşkay Türkleri, Hamse Türkleri, Huzistan Türkleri, Kirman Türkleri, Bayat Türkleri, Karayi Türkleri, Sungur Türkleri, Kazak Türkleri, Afşar Türkleri, Karapapak Türkleri, Halaç Türkleri, Kaçar Türkleri, Şahseven Türkleri yani Kazvinler, Bayatlar, Şahayağı Türkleri, Karaçorlular bulunuyor. İran bizim için komşuluktan başka orada yaşayan soydaşlarımız itibariyle önemlidir. Gidip görmek, ilişkilerimizi güçlendirmek lazım” diyerek sözlerini bitirdi.
Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü günün anısına Prof. Dr. Ali Temizel’e kitap takdim etti. Ailesi ve Aydınlar Ocağı gönüllüsü Adnan Arı da Aydınlar Ocağı Başkan Yardımcısı Mustafa Sinan Ümit’e 64. Yaş günü nedeniyle doğum günü sürprizi yaptı.