Hadi bakalım, bir konuda hepimiz hemfikiriz: Sosyal medya, günümüzde hem bizim hem de gençlerin hayatında, tam anlamıyla bir fenomen. Her gün yüzlerce fotoğraf, video, hikâye… Yani neredeyse her şey orada dönüyor. Ama bir yandan da bu dijital dünyada kaybolduğumuzu fark edemiyoruz.
Bununla ne demek istediğimi anlatayım. Herkes sosyal medyada mutlu, mesut! Seyahatler, başarılar, harika anlar… Gençler de bu paylaşımlara bakıp kendi hayatlarını kıyaslıyorlar. Ve bazen bu kıyaslamalar, gerçekten yıkıcı olabiliyor. Hani “ben neden böyle değilim?” diye bir soru geliyor ya aklımıza… Oysa gerçek şudur: Sosyal medyada gördüğümüz şeylerin çoğu, sadece en güzel anlardan ibaret. Gerçek hayat, başarıların, mutlulukların yanı sıra, çok daha fazla zorluk ve çaba gerektiriyor. Ama işte, sosyal medyada bunları göremiyoruz, sadece en güzel anları görüyoruz.
Ve işte bu yüzden, gençler sosyal medyada gördükleri o “mükemmel” hayatlarla kendi hayatlarını kıyaslayınca, bazen kendilerini eksik hissedebiliyorlar. Oysa hayat sadece parıltılı anlardan ibaret değil. Ama ne yazık ki, bu yanlış algılar zamanla gençlerin motivasyonlarını düşürebiliyor. Sürekli olarak başkalarının hayatlarına bakmak, “beğeni” almak için uğraşmak, bir süre sonra kendi hedeflerinden kopmalarına neden olabiliyor. Yani o döngüye bir kez girince, işler karışabiliyor.
Ama merak etmeyin! Bu kadar karamsar olmak zorunda değiliz! Çünkü sosyal medya, aslında doğru kullanıldığında bir nimet olabilir. Gençler, yaratıcı projelerini paylaşabilir, hobilerini geliştirebilir, ilham veren insanlarla tanışabilirler. Kim bilir, belki de sosyal medyada paylaştıkları bir şey, onlara kariyer yolunu açabilir! Yani sosyal medya, eğer amacına uygun şekilde kullanılırsa, çok güçlü bir araç.
Peki, bunu nasıl doğru kullanabiliriz? Öncelikle gençlere, sosyal medyanın sadece o “güzel anları” paylaştığını anlatmak çok önemli. Yani, “hayat sadece mutlu anlardan oluşmaz” demek gerekiyor. O yüzden kıyaslama tuzağına düşmemek lazım. Kendi yolumuzu çizerek ve başkalarının hayatını taklit etmeden ilerlemek en doğrusu.
Bir başka önerim de, sosyal medyada geçirdiğimiz zamanı biraz sınırlamak. Bir tür “dijital detoks” yapabiliriz. Yani sosyal medya kullanımını biraz azaltılabilir, gerçek dünyaya daha fazla odaklanabiliriz. Bu, aslında çok basit ama çok etkili bir şey. Ayrıca, sosyal medyada takip ettiğimiz kişilerin, gerçekçi ve ilham verici insanlar olmasına dikkat edebiliriz. Çünkü başarı, her zaman sadece mükemmel anlarla gelmiyor. Birçok zorlukla ve çabayla şekilleniyor.
Sonuçta, sosyal medya gençlerin hayatında gerçekten önemli bir yer tutuyor ama bu gücü doğru kullanmak gerek. Gençlerin kendi değerlerini bulabilmesi, sosyal medyanın baskılarından, bağımsız olarak hedeflerine odaklanabilmesi, onları sosyal medyanın zararlı etkilerinden korur. Unutmayalım, sosyal medya sadece bir araç. O aracı nasıl kullandığımız ise: “İŞTE ASIL FARKI ”o yaratıyor.