Özcan: Almanya'da ırkçılık siyasi ideolojiye dönüştü

KONAD Başkanı Özcan, Almanya'da yaşanan ırkçı saldırılar nedeniyle ülkenin 2. Dünya Savaşı öncesi döneme çevrildiğini, insanlık hastalığı haline gelen ırkçılığın eğitim, din ve sosyolojik olarak çözülmesi gerektiğini söyledi

KONAD- Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Sait Özcan, Avrupa’da giderek yükselen ırkçılığın milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı Almanya için de önemli bir tehlike oluşturmaya devam ettiğini kaydetti.

Irkçılığın bin insanlık hastalığı olduğun vurgulayan Özcan, "Irkçılğın en çok zarar verdiği Almanya’nın bunu en iyi anlayan ülke olması gerekirken, ülkenin gündeminden hiç düşmemesi yabancıların, göçmenlerin ve Müslümanların haklı olarak endişelerinin artmasına sebep olmaktadır.  Ülkenin tarihinde ırkçı hareketlerin tüm Avrupa’da milyonlarca insanın hayatına mal olacak şekilde bir dünya ateşine dönüşmesi tehlikesinin farkına varamayanların Almanya’nın yakın tarihini tekrar tekrar okumasını öneriyoruz" dedi.

Almanya'da yaşanan ırkçı olayların siyasi ideolojiye dönüştüğünü ifade eden Özcan, şunları söyledi:

Hanau Saldırısı yaşandığında 'Irkçılık bir zehirdir, nefret bir zehirdir' diyen dönemin siyasi lideri Angela Merkel tehlikeye en üst düzeyde dikkat çekip, 'Bu ülkede yaşayan bizler her birlikte ırkçılığa ve nefrete karşı duracağız' dese de Kassel Valisi Walter Lübcke ırkçılar tarafından katledilmiş çok sayıda cami ve sinagog ırkçılar tarafından kundaklanmıştır. On yıllar boyunca devam eden ırkçı saldırılar milyonlarca Müslüman‘ın yaşadığı Almanya’da devam ediyor ve Mölln, Solingen, Ludwigshafen ve Hanau Sildsilesine ucu devlete kadar uzanan NSU saldırılarını da koyunca, bu ülkede bir ırkçı kültür yapılanmasının da giderek belleklerde bir siyasi ideoloji haline geldiğini görmekteyiz.

Irkçılık öncelikle bir kültürel kodlamadır ve sadece polisiye tedbirler ile önlenmesi de mümkün değildir. Saldırılar bireysel olarak yakalanıp vicdanların kabul etmediği cezalar alsalar da bir kültürel tedavinin Almanya'da eğitim, din ve sosyolojik olarak uygulanması gerekmektedir. Müslümanları eşit vatandaş olarak görmeyen bir toplum onların inançlarınş da işçi, kaçak, sığınmacı veya en alttakilerin dini olarak görmektedir. Almanya kendi ülkesindeki Müslümanlar ile geniş çaplı bir yüzleşmeye girip Müslümanları yasal ve sosyo-kültürel anlamda kabullenmedikçe ırkçı hareketler yaptıkları ile övünerek sayıları artmaya devam edecktir. Her seçimde oy oranları artan ırkçı odakların yarın Almanya sokaklarını İkinci Dünya Savaşı öncesi döneme çevirdiklerinde  Almanya’da yaşayan hepimiz, belki de insanlık geçmişten ders almadan bir defa daha kaybetmiş olacaktır.

Bu vesile ile Hanau kurbanlarının aziz hatıraları önünde derin bir saygı ile eğilerek katilleri ve ideolojik yoldaşlarını bir defa daha lanetleyerek ırkçılığın bir insanlık hastalığı olduğunu buradan ilan ediyoruz."