Bugün sosyal medyada bir fotoğraf gördüm. Konya stadının içinde iş makineleri çalışıyor. Toprak sıyırıyorlar zeminden. Belli ki, tefsiye yapılıp hibrit çim döşenecek…
Yazık oldu şehrimin takımı Konyaspor'a…
O stadyum, dünyada en güzel 5 stadyumdan biriydi. İslam Dayanışma Oyunları ve kötü bir organizasyondan dolayı perişan edildi…
Ama kimi yazar çizer ve kanaat önderleri açısından bu oyunlar nerede ise olimpiyat tadında başarılı. “Aynı şeyleri mi seyrettik?” diye hayıflanmamak elde değil. Evet, şehre para girdisi olmuş, şehir halkı biraz nefes almıştır bunlara kısmen katılırım. Ama attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değdi mi?
Yarışlarda görmezden geldiğimiz aksaklıkları genelde yazar ve gazeteci arkadaşlar yazmadı. Hak veririm, burada sebebini de açıklamam. Ülkenin son zamanlarda içinde bulunduğu ahval ve şerait şartlarını biliriz çünkü…
Yarışlarda;
Atletizm müsabakalarında elektronik sistemin arızalandığı ve derecelerin geçersiz sayıldığı,
Atletizm pistinin kumla doldurulup sonradan o zeminin çöktüğünü,
Birkaç gün sonra, şehrin müthiş motive olarak beklediği Avrupa kupası maçında Konyaspor'un adeta ipinin çekildiğini,
Vaduz takımının şehrimizde misafirken sokak arasında antrenman yaptığını unutup, bütün bunları yok mu sayacağız?
Hayır yok saymayacağız. Hatalarımızı açık yüreklilikle konuşacağız. Bu oyunlarda kapalı spor salonu ve kültür merkezlerimiz haricinde diğer tesislerin son derece yetersiz olduğunu gördük…
Tekrar yineliyoruz; madem şehri yönetenlerin zihinlerinde böyle organizasyonlar vardı, o zaman Atatürk Stadı ve tesislerini yıkmayacaktınız. Ve şimdi kullanacaktınız. Yeşillikleri, su fiskiyelerini, camiyi başka bir alanlara yapabilirdiniz…
En önemlisi de, istim üstündeki Konyaspor'un tekerinetakoz kondu bu işlerle. Şimdi başka şehirlerde maç yapıyorsun. Ekibin moral motivasyonu sıfıra yakın. Belki Avrupa kupalarından daha çok iyi dereceler yapacakken; yazık ettiniz yazık…
Sözün özü; maalesef, attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmedi…