Geçenlerde karşıma sosyal medya kanallarından birinde bir hanımefendiyle yapılan sokak röportajı videosu çıktı. İzledim ve ne diyeceğimi bilemedim.
Hanımefendi kamera karşısında hayat şartlarından şikâyet edenlere karşı özet olarak şunları haykırıyordu. “ Onlar da et yemeyiversinler, sinemaya, tiyatroya gitmeyiversinler, tatil günleri de gezmeyiversinler. Ben de yemiyorum, gitmiyorum, gezmiyorum ve geçinebiliyorum.”
Bu hanımefendinin geçinebildiğine inanıyorum ya da inanmak istiyorum ama yaşadığı! konusunda şüphelerim var. Hiç kimse beni yanlış anlayıp buyazdıklarımdan bir şükürsüzlük anlamı çıkarmasın. İnsanlar genellikle "yetiyor bu bana" dediklerinde, aslında sahip olduklarıyla barışık olduklarını ve içsel zenginliklerini keşfettiklerini ifade ederler. Hepimiz, zaman zaman durup etrafımıza bakarak, sahip olduklarımızdan dolayı şükrederiz. Benim kastettiğim bu değil.
Hayatımızı daha iyi şartlarda yaşamayı istemek, insan doğasının temel bir özelliğidir. Bu istek, bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirme, refahlarını artırma ve mutlu bir yaşam sürme arzusundan kaynaklanır. Ayda hiç olmazsa bir kez sevdiklerimizle yemeğe gitmek, o ay vizyona giren bir filmi seyretmek ya da şehrimize gelen bir tiyatroda iki saat zaman geçirmek. Yılda en az bir hafta tatile çıkmak ya da sevdiklerimizin yanına gitmek. Evlatlarımızın ya da torunlarımızın gönlünü almak, onları sevindirmek için onlara bir karne, bayram hediyesi vermek. Seni özledim hadi birkaç gün sana geliyorum diyebilmek.
Daha iyi bir hayat isteği, sadece bireysel bir itici güç olmanın ötesinde, bizi yönetenlerin, yaşam standartlarını yükseltmek için geliştirmek zorunda olduğu bir sorumluluğu da ifade eder. Dolayısıyla, eğitim, sağlık hizmetleri, istihdam olanakları ve sosyal güvenlik gibi alanlarda yapılan yatırımlar, toplumların daha iyi bir gelecek için adım atmasını sağlar.
Şimdi bu hanımefendi karşımda olsa ona şunları söylemek isterdim:
Yaşamın getirdiği zorlukları kabullenmek, onlardan kaçmak yerine, daha insanî şartlarda yaşayabilmeninmücadelesini hep birlikte verelim. Bizi yönetenlerden bu sorumluluklarını yerine getirmelerini isteyelim. Beslenme, barınma, seyahat etme, kültürel faaliyetlerde bulunma gibi temel insanî eylemleri yapmaktan kaçınmak, yaşamın sunduğu deneyimlerden kaçınmak anlamına gelir. Oysaki zorluklarla yüzleşmek ve onlarla başa çıkmak, insanın karakterini güçlendirir ve olgunlaştırır.
Gelin daha kaliteli ve huzurlu bir yaşam için üzerimize düşenleri yapalım ve yaptıralım. Tüm olumsuz şartlara rağmen, hala “Ne varmış hayatımızda! Ben yapmıyorum, onlar da yapmayıversin” diyenlerle de yolumuzu ayıralım.
Sevgi ve saygılarımla...
*****